EN KÖTÜ DEMOKRASİ DARBEDEN İYİDİR!
Ülkemiz uçurumun kenarından döndü..
Türk Silahlı Kuvvetler’in içinde yuvalanmış bir grup hainin darbe teşebbüsü amacına ulaşamadı.
Darbeyi, FETÖ’ye mensup generallerin planladığı ortaya çıktı.
Kanlı darbe girişiminde halk sokağa çıkarak darbe girişimini engelledi.
12 Eylül darbesini yaşayan ve mağdur olan bir insan olarak, darbenin ve darbe sonrasındaki dönemin ne kadar kötü olduğunu iyi bilirim.
O dönem ülkücü hareketin içindeki bir genç olarak yaşadığımız sıkıntıları, çektiğimiz acıları anlatmama gerek yok.
Sadece şu kadarını söylemekle yetineceğim:
En kötü demokrasi, en iyi darbe yönetiminden çok daha fazla iyidir.
12 Eylül’de halk sokağa çıkamadı, o günün şartlarında darbeye karşı gelemedi.
O günlerde ne internet, ne cep telefonu, ne özel televizyonlar vardı. İletişimsiz yüzünden darbe başarılı olmuştu.
Bugün ise aynı koşullar yok.
İnternet, 24 saat yayın yapan özel televizyonlar ve cep telefonlarıyla halk ani refleks verdi ve sokaklara çıkarak darbeyi önledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan darbe gecesi topluma cep telefonu üzerinden ve iktidara muhalifliği ile bilinen CNN Türk canlı yayınında sokağa çıkın talimatı verdi.
Aynı şekilde Başbakan Binali Yıldırım’da yine medya üzerinden halkla iletişime geçti ve darbenin önlenmesine katkı sağladı.
FETÖ’nün başarısız darbe girişiminde medya organlarının ne kadar önemli rol oynadığını, halkın medyanın yayınlarıyla organize edildiğini bizzat Cumhurbaşkanı ve Başbakan söyledi.
Allah’a şükür ki, darbe belası def edildi ve FETÖ bitirildi.
ÜNİVERSİTEDE VE ADLİYEDE FETÖ’CÜLER VAR DEMİŞTİK!
Paralel yapının mağdurlarından birisi de benim.
Düzce Üniversitesi’nde cemaatçi, yani FETÖ’cü yapılanmayla ilgili 2008 yılından itibaren sayısız kez yayınlar yaptım, köşe yazıları yazdım.
Yazılarımla ilgili hakkımda 30’den fazla suç duyurusu yapıldı, 10’dan fazla dava açıldı.
O dönemler cemaatle iş birliği içinde olan malum medya tarafından hakkımızda “üniversite düşmanı” şeklinde yayınlar bile yapıldı.
Cemaatçiler üniversitede kumpas ve tezgah kuruyorlar dedik, üzerimize atmadıkları iftira kalmadı..
Paralelciler üniversiteyi ele geçirmek istiyorlar, kendilerine biat etmeyenleri sindirmeye, korkutmaya çalışıyorlar diye yazdık, yalan yazıyorsun diye yapmadıkları kötülük kalmadı..
Eski milletvekili İbrahim Korkmaz ile Memur Senciler paralelcilerle ortak hareket ediyor diye yazdık, her türlü hakarete maruz kaldık..
Adliyedeki bazı FETÖ’cü oldukları iddia edilen yandaşlarıyla birlikte üzerimize geldiler..
Ekonomik yönden baskılara maruz kaldık..
Ama yılmadık, zarar görsek de, mağdur olsak da bildiğimizi yazdık, inandığımızı söyledik.
Yargıdaki vicdanlı hakimler sayesinde hakkımızda açılan davaların çoğundan beraat ettik.
Geldiğimiz nokta, bizi haklı çıkardı.
Geçmişte bize yalan yazıyor diye iftira atanlar, bugün adalete yaptıklarının hesabını veriyor.
Geçmişte masum insanları iftiralarla karalayanlar bugün adalet arar duruma düştüler.
İlahi adalet tecelli ediyor.
İBRAHİM KORKMAZ VE ORHAN KILIÇ
AK Parti eski milletvekili İbrahim Korkmaz ile Memur Sen Başkanı Orhan Kılıç, 2010 yılından itibaren üniversitedeki dünün cemaati, bugünün FETÖ’cüleri ile birlikte hareket etmişlerdi.
Paralelcilerle işbirliği yaptıklarını ve 2011’deki rektörlük seçimlerinde onları açıkça desteklediklerini beyan etmişlerdi.
FETÖ’nün adayı Bünyamin Dikici’yi rektör yapabilmek için her türlü atraksiyonu çevirmişlerdi, alenen desteklemişler ve kefil olmuşlardı.
Yakın zamana kadar sözlerinin arkasında olduklarını beyan eden Korkmaz ve Kılıç’ın, FETÖ’cülerle bir olup iftira ve attıkları ve hakaret ettikleri üniversite yöneticilerinden özür dilemesi gerekir.
Başta eski Rektör Funda Şerifoğlu, Recep Özmerdivenli ve İsmail Özdemir ile eski başhekim merhum Talat Bahçebaşı’ndan..
Tabi, FETÖ karşıtı olduklarında samimiyseler..
Samimi olarak biz kandırıldık, yanıldık diyorlarsa özür dilerler.